BENİM DÜNYAM
  NUH'UN GEMİSİ
 



Amerikalı ressam Edward Hicks'den bir tablo... (1780–1849), Nuh'un gemisine ikişer ikişer hayvanların alınışını gösteriyor.



Nuh'un Gemisi hakkında bilgi
Günümüzden yaklaşık 7 bin 500 yıl önce gerçekleşen Nuh tufanı ili ilgili neler biliyoruz? Aylık Kırmızı Çizgi dergisi son sayısında Nuh tufanının bilinmeyenlerini yazdı.
Hz.Nuh'un gemisi, tahminlerin aksine tahtadan değil, metalden yapılmış. Hareketi için ise, kol gücü ya da yelken değil, buhar gücü kullanılmış.
Aylık siyaset, strateji ve toplum dergisi 'Kırmızı Çizgi''nin son sayısında İlhami Yangın'ın Hz. Nuh'un gemisi ile ilgili araştırmasına yer verildi. Söz konusu yazıya göre, günümüzden yaklaşık 7 bin 500 yıl önce cereyan eden büyük Nuh tufanı bilinmeyen pek çok bilgiyi barındırıyor.
Nuh'un Gemisi, 'Bu gemiyi Tanrı bile batıramaz' diyerek inşa edilen ancak daha ilk seferinde bin 500 kişiye mezar olan Titanik ile hemen hemen aynı hacim ve büyüklüğe sahip bulunuyor. İslam alimlerinin yorumları ve Tevrat'taki bilgilere göre, Hz. Nuh'un gemisinin uzunluğu 205 metre 27 santim, denizden yüksekliği ise 20.5 metre.
Alimlerin üstünde mutabakata vardığı diğer bir husus ise geminin buharla çalıştığı. Söz konusu yazıda, Elmalılı Hamdi Yazır'ın konuyla ilgili şu görüşlerine yer veriliyor: "Gemi yelkenli olmayıp, vapur gibi ocaklı ve istim gibi feveranlı yani kaynayıp fışkıran bir kuvvetle harekete geçmiştir. Şimdi biz gemiden söz edilirken tam ocak feveran ettiği sırada 'yükle' emri verildiğini işittiğimiz zaman o geminin hareket etmeye hazır bir vapur olduğunu anlamakta hiç tereddüt etmeyiz"
'Hz. Nuh'un gemisi de Titanik gibi buharla çalışıyordu' başlıklı araştırmada, Eski Diyanet İşleri Başkanlarından Ömer Nasuhi Bilmen'in de tefsirlerinde Hz. Nuh'un gemisinin buharla çalışan bir vapur olduğunun onaylandığı belirtiliyor. Yazıda, "Geminin kazanlı olduğuna ve buharla çalıştığına dair ilk bilgi ise Ebu Hayyan'ın tefsirinde yer almaktadır. Hayyan konuyla ilgili, -tennur-un suyun toplandığı yer olduğunu nakletmiştir. Bu ifade hemen hemen geminin kazanının olduğunu doğrulamaktadır" deniliyor.

Nuh Tufanı ile ilgili yazıdan bazı alıntılar şöyle:
-İslam alimlerinin yorumları ve Tevrat'taki bilgilere göre, Hz. Nuh'un gemisinin uzunluğu 205 metre 74 santim, genişliği 34 metre 29 santim. Denizden yüksekliği ise 20.5 metre. Gemi tahminlerin aksine tahtadan değil, metalden yapılmıştır. Hareketi için kol gücü ya da yelken değil, buhar gücü kullanılmıştır.
-Hz. Nuh'un gemisinin kazanlı olup buharla çalıştığına dair bilgiler, İslam alimlerinden Ömer Nasuhi Bilmen'in Kur'an tefsirinde şu şekilde yer alır: 'Hz. Nuh'un gemisi saçtan yapılmış ve buharla çalışan bir gemiydi. Üç tabakadan oluşuyordu. Alt tabakada vahşi haşarat denilen hayvanlar, orta tabakada sair ehli hayvanlar, üst tabakada Hz. Nuh ile kendisine iman etmiş olanlar bulunuyordu'
-Kur'an'da Hz. Nuh'un gemisinin çalışmasıyla ilgili ayet şöyle: "Nihayet emrimiz geldiği ve tennur (tandır veya geminin kazanı) tutuşup parladığı zaman dedik ki; erkeği ve dişisi olan her canlıdan ikişer tane, aleyhlerinde hüküm verlimemiş olanların dışında aileni ve iman etmiş olanları geminin içine yükle.' (Hud suresi: 40)
-Tevrat'a göre tufan, Şubat'ın 17'sinde başladı. 40 gün yağmur yağdı ve sular yükseldi. Suların yükselmesi 150 gün sürdü. Temmuz 17'de gemi Ağrı Dağı'na oturdu. Bu, tam 5 aylık bir süre. Ancak karaların görünmesi için tam bir sene geçmesi gerekmekteydi.

Büyük Tufan
Büyük Tufan hakkında bilgi
Din kitaplarına göre Nuh Peygamber zamanında yağan ve bütün dünyayı sular altında bırakan büyük yağmurlar kırk... D in kitaplarına göre Nuh Peygamber zamanında yağan ve bütün dünyayı sular altında bırakan büyük yağmurlar kırk gün kırk gece sürmüş, bütün dünya 150 gün sular altında kalmış, bütün insanlar, hayvanlar ölmüş, yalnız Tanrının emriyle Nuh Peygamber'in yaptırdığı büyük gemide daha önceden birer çift olarak yerleştirilen hayvanlar kalmıştır. Tufan bitince bunlar gemiden çıkarılmışlar ve üreyerek insanları ve hayvanları yeniden meydana getirmişlerdir.
Ve Allah Nuh'a dedi: Önüme bütün beşerin sonu geldi; çünkü onların sebebile yeryüzü zorbalıkla doldu ve işte ben onları yeryüzü ile beraber yok edeceğim. Kendine gofer ağacından bir gemi yap... Ve ben, işte ben kendisinde hayat nefesi olan bütün beşeri yok etmek için yeryüzü üzerine sular tufanı getiriyorum. TEKVİN 6: 13,17
Kitabı Mukaddes'te dünyanın tümünü boğan büyük Tufan hikâyesi Tekvin kitabının 6-9 bölümlerinde anlatılır. Tanrı, yarattıklarını insanlığın günahları nedeniyle yok etmeye karar verdiğinde namuslu bir insan olduğu için yalnızca Nuh'u kurtarmıştı. Tanrı ona, küçük küçük odaları olan bir eve benzeyen bir gemi yapması için ayrıntılı bir talimat verdi. Yağmurlar başlayınca Nuh ailesini ve yeryüzündeki yaratıkların her birinden birer çifti gemisine aldı.
Yağmurlar toprağın tümü örtülene kadar yağdı ama sonra kesildi ve sel suları çekilmeye başladı. Gemi Ağrı Dağı üzerinde kaldı. Nuh gemiyi terk edip edemeyeceğini anlamak için kuşları salıverdi. Önce bir kuzgun ve sonra da üç kere bir güvercin gönderdi. Sonuncu kuş geri dönmeyince yeryüzünün kurumakta olduğunu ve gemiden inebileceklerini anladı.
Kuru toprağa ayak basınca ilk işi bir kurban adamak oldu. Tanrı bunu kabul etti ve bir daha insanların günahları için dünyayı cezalandırmamaya karar verdi. Nuh ile bir ahit yaptı ve ona "Semereli olun ve çoğalın ve yeryüzünü doldurun" emrini verdi (Tekvin 9:1). Yeryüzündeki bütün hayvanlara insanlar bakacaktı ve bu ahdin işareti olarak Tanrı gökyüzüne gökkuşağını yerleştirdi.
Nuh'un Gemisi'nin Aranması
İnsanlar çok eski çağlardan beri Nuh'un gemisinin oturduğu dağ tepesini aramışlardı. Zamanımızda bile geminin kalıntılarını bulmak için seferler düzenlenmiştir ve Yakındoğu'da seçilecek pek çok dağ vardır. Bunlardan biri Irak'ta (eski Mezopotamya'da) Kerkük yakınlarında eskiden Nısır Dağı olarak anılan Pir Ömer Gudrun'dur.
Burası Zagros Dağları'nda, eski Asur ülkesinin doğusundadır. Yine gözde yerlerden biri Van Gölü doğusundaki yüksek dağlardır. Asur İmparatorluğu zamanında (İÖ yaklaşık 9-7. yüzyıllar) burası Urartu krallığıydı (bu adla Kitabı Mukaddes'teki Ararat adının benzerliğine dikkat ediniz). Bu sıradağların en yüksek tepesi olan Masis Dağı da zaman zaman Nuh'un gemisinin arandığı yerlerden biri olmuştur.
Van Gölü'nün güneydoğusundaki dağlar da aranmış ve kimi zaman iyimserlik dalgalarına neden olmuşsa da gemi asla bulunamamıştır. Tekvin Kitabı'ndaki Nuh hikâyesi, tarihi terimlerle ifade edilmiş olmadığı için bunda şaşılacak bir şey yoktur. Hikâye biçim olarak mitolojiktir. Kendisine tapanlarla doğrudan doğruya konuşan bir Tanrı imajını korumaktadır. Tanrı "tek ve mutlak" olarak tanımlanmıştır ama her nasılsa insan karakterlidir ve o dönemin diğer Yakındoğu halklarının Tanrılarından pek farklı değildir.
Tufanın İzlerinin Araştırılması
Büyük bir Tufan ve sonra dünyaya yeni bir hayat getirmek üzere oradan sağ çıkan kahramanın hikâyesi Güney Amerika'dan Avustralasya'ya ve Akdeniz' den Mezopotamya'ya kadar eski mitolojilerin çoğunda görülür. Yunan Tufan kahramanının adı Deucalion'du. Nuh gibi o da karısıyla bir gemi yapmış, içini hayvanlarla doldurmuş ve yok olmaktan kurtulmak için denizlere açılmıştı. Eski Mezopotamya'da Tufan kahramanı çeşitli dönemlerde Ziusudra, Atrahasis ve Utnapiştim adlarını almıştır.
Tevrat'taki Nuh hikâyesine en çok benzeyen bu Mezopotamya efsanesidir. Brİtish Museum'dan George Smith 1873'te Gılgamış Destanı'nı yayınlamıştır. Uruklar'ın bu efsane kralı yakın dostu Enkidu'yla bir çok serüven yaşar. Enkidu ölünce çok üzülen Gılgamış, karısıyla beraber Tufan'dan sağ çıkan ve Tanrılar'ın ölümsüzlük bağışladığı atası Utnapiştim'den ebedi hayatın sırrını öğrenmek üzere yola çıkar. Utnapiştim'in hikâyesi ayrıntılı olarak anlatılır ve Tanrılar'ının çokluğu dışında Tevrat'ın Nuh ve Gemisi hikâyesinin benzeridir.
1920'li yıllarda İngiliz arkeolog Leonard Woolley, Tevrat'ın patriyarkı İbrahim'in doğum yeri olan güney Mezopotamya'daki Ur kentinde kazı yapmıştır. Woolley, Ur'da Tufan'ın kanıtlarını bulduğu telgrafıyla Londra'da büyük bir heyecana neden olmuştu. Ama yazık ki, aradığını bulamamıştı ve Güney Mezopotamya ovasındaki diğer yerlerde kazılar yapan sonraki arkeologlar da herhangi bir şey bulamadılar.
Arkeologlar buralarda çanak çömlek, mezarlar ve binalarla yerleşim izlerinin altında ve üstünde, suyla getirilmiş kalın alüvyon katmanları bulmuşlardı. Ancak bu alüvyon katmanları yerleşim bölgelerinin belirli alanlarındaydı ve hiçbir zaman tümünü örtmemişti. Bunlar, Tufan'ın olmasa da, Sümer ve Akad ülkesinin büyük nehirleri olan Fırat ile Dicle'nin yerel taşmalarının kesin kanıtlarıdır.
Mezopotamya'nın bütün kentleri zorunlu olarak bu nehirlerin ya da onların kollarının birinin boyunca kurulmuşlar ve nehirler yerleşim birimlerine hayat verirken taşkın tehlikesi de getirmişlerdi. Eğer nehrin yukarısında, Suriye ya da Türkiye'de aşırı yağışlar olmuşsa ya da karlar dağlarda çok çabuk erimişse, o zaman bu büyük nehirler taşar ve çevrelerindeki küçük yerlere büyük zararlar verirdi. Bu gibi durumlarda bir taşma izi, beklenen bir şeydir. Günümüzde güneyde pek çok eski yerleşim birimi artık çöllerde kalmıştır. Bunun nedeni zamanla nehirlerin yataklarını değiştirmiş olmasıdır.
Arkeologlar ve tarihçiler uzun yıllar boyunca Tufan'ın, özellikle de çok şiddetli olan böyle bir taşkının halkın belleğinde kalmış anısı olduğunu kabul etmişlerdi. Bu anı Hz. İbrahim klanıyla Ur'dan Kenan İli'ne taşınmış ve yeni anayurtlarında taze ve tektanrılı bir biçim verilmiş olabilir. Tekvin'deki yazılı hikâyenin sözlü geleneği, yüzyıllar boyunca usta hikayecilerin dillerinde dolaşmış olabilir. Tevrat metnindeki tutarsızlıklar da bu kaynakların her ayrıntıda fikirbirliği içinde olmadıklarını göstermektedir.
Venedik'te San Marco kilisesinin mozaikleri: Nuh ile ailesi gemide. Nuh hayvanları çifter çifter gemiden indiriyor. Karadeniz mi Taştı? William Ryan ve Walter Pitman adlı iki Amerikalı bilimadamı yeni ve gayet ilginç bir kuram ortaya atmışlardır. Bunların ikisi de özellikle Karadeniz'le ilgilenen jeofizikçilerdir. Onlara göre Büyük Tufan, Karadeniz'de İÖ 6. binyılda gerçekten olmuş çok büyük bir âfettir. Karadeniz o zamanlar şimdi jeologların Yeni Euxine Gölü adını verdikleri bir tatlı su gölüydü.
O sıralarda yüzeyi deniz düzeyinin 150 metre altındaydı. Buzul çağı sonunda buzdağlarının erimesi dünyanın tümünde denizlerin yükselmesine neden oldu. Akdeniz (ki, o da Cebelitarık Boğazı yoluyla Atlas Okyanusu'ndan beslenmekteydi) tuzlu suyunu Çanakkale Boğazı'ndan Marmara Denizi'ne boşalttı. Denizin doğusunda bir kara parçası Marmara'nın Yeni Euxine'yle birleşmesini önlüyordu. Ancak deniz yükseldikçe su bu bölgeyi ilk başlarda yavaş ve sonra belki daha büyük bir hızla aşmaya başladı.
Sonra herhalde Türkiye'de çok olan depremlerden biri sırasında toprak ayrıldı ve milyonlarca ton tuzlu su günümüz Boğaziçi'ne dolup oradan da çok aşağılardaki göle dolmaya başladı. Ryan ve Pitman iki yıl boyunca bu dar kanaldan günde 10 mil küp suyun batıdan doğuya boşaldığını ve böylece kendisine bir yatak kazarak önündeki her şeyi silip süpürdüğünü tahmin etmektedirler. Bu durumda bile Karadeniz'in tümü günde 15 santim yükselecek, gölün kıyısındaki düz arazi günde 1,5 km kadar toprak altında kalacaktır.
Gölün çevresinde tıpkı Yakındoğu'nun diğer yerlerinde olduğu gibi çiftçilikle geçinen insanlar yaşamaktaydı. Bunların çoğu yükselen sulardan hayvanlarını alıp kayıklarla, eşeklerle hatta gerekirse yaya olarak kaçmış olacaklardır. Dört bir yana kaçan bu gruplar Tufan'ın korkunç anılarını da taşıyacaklardı. Bu anılar zamanla kuşaklar boyu saz şairleri ve sıradan insanlar tarafından şarkılar ve hikâyeler olarak anlatıldıkça folklora ve efsanelere dönüşeceklerdi.
Kuram buydu ve bu kuram da şimdi Karadeniz'in tabanı uzaktan kumandalı kameralı denizaltı araçlarıyla araştırılarak sınanmaktadır. Kameraların gönderdiği görüntüler grubun gemisinde izlenmektedir. ilk bulgular heyecan vericidir: 91 metre derinlikte binaya benzer kalıntılara rastlanılmıştır ve bu araştırmalar sıklaştırılacaktır.
İki Amerikalı bilimadamına göre Tufan efsanesinin kökeni budur. Nuh'un hikâyesi bunun bir anısı, Mezopotamya destanları ikinci ve hatta Yunanistan'daki Deucalion efsanesi bir üçüncüsü olabilir. Bu fikrin kanıtlanması güçse de, kolaylıkla gözardı edilemeyeceği de kesindir. Tekvin'den Tufan Seçmeleri "Ve onu şöyle yapacaksın: Geminin uzunluğu üç yüz arşın, genişliği elli arşın ve yüksekliği otuz arşın olacaktır. Gemiye ışıklık yapacaksın ve onu yukarı doğru bir arşına tamamlayacaksın ve geminin kapısını yan tarafına koyacaksın; alt, ikinci ve üçüncü katlı olarak onu yapacaksın. (...)
Fakat seninle ahdimi sabit kılacağım ve sen ve seninle beraber oğulların ve senin karın ve oğullarının karıları gemiye gireceksiniz. Ve seninle beraber sağ kalmak için her yaşayan, bütün beden sahibi olanlardan, her nevinden ikişer olarak gemiye getireceksin, erkek ve dişi olacaklar.
Cinslerine göre kuşlardan ve cinslerine göre sığırlardan, cinslerine göre toprakta her sürünenden, her neviden ikişer olarak, sağ kalmak için sana gelecekler. Ve sen yenilen her yemekten kendine al ve yanını topla ve sana ve onlara da yiyecek olacaktır. Ve Nuh, Allah'ın kendisine emrettiği her şeye göre yaptı; öyle yaptı." Tekvin, 6: 15-22.
İÖ 6. binyılda Karadeniz taşkını. Deniz yüzeyi 150 metre yükselmiş ve tatlı sudan tuzlu suya bir geçiş olmuştur..
Kaynak:
http://ansiklopedi.turkcebilgi.com/Nuh'un_Gemisi

 
 
  Bugün 26 ziyaretçikişi burdaydı!
Masa üstü Manzara Resimleri

kitaba ulaşmanın en kolay yolu



OTURDUĞUNUZ YERDEN TÜRKİYEYİ GEZİN

  • isocomblogcu


    facebook.Giriş

  • YÜZ TEMEL ESER DEVLETİN KISAYOLU

    AGAÇLAR-NET




    Süs Bitkileri ve çiçek Bakımı

     
     
    Bu web sitesi ücretsiz olarak Bedava-Sitem.com ile oluşturulmuştur. Siz de kendi web sitenizi kurmak ister misiniz?
    Ücretsiz kaydol