BENİM DÜNYAM
  ÇANKIRI TARİHİ 2
 

ÇANKIRI TARİHİ 2

1872 yılında, diğer sancaklarda olduğu gibi Çankırı Sancağında da Ziraat Komisyonu’nun oluşturulduğu, tarımda üretim çeşitliliğini arttırıcı yöntem arayışları içine girildiği ve bu amaçla tahıl üretiminin çeşitliliğini arttırıcı yöntem arayışları içine girildiği ve bu amaçla tahıl üretiminin ağırlıkta olduğu bölgede ilk defa düzenli olarak susam ve afyon tohumu ekiminin yapıldığı ve deneme maksatlı olarak bütün sancak dahilinde 20.000 adet dut fidanı ile 264.500 adet tütün fidanı dikiminin gerçekleştirildiği bilinmektedir. Aynı yıllarda merkez ilçede 20.000 adet cehri fidanı, Çerkeş Kazasında da afyon tohumuna ilâveten 33 kıyye (okka) kendir tohumunun ekimine başlanmıştır.
Balkan savaşı sonrası, gerek savaştan memleketlerine dönen askerler, gerekse muhacirlerle Anadolu’ya yayılan kolera, tüm kentleri olduğu gibi Çankırı’yı da etkilemiştir. Bu dönemde başta Çankırı–İskilip yolu olmak üzere Çankırı-Tosya, Çankırı-Ankara ve Çankırı– Kastamonu yollarında kordonlar oluşturularak şehir adeta karantina altına alınmıştır. Mutasarrıflık ve belediyenin koordinasyonunda, muvazzaf askerler ile halkın da katılımıyla bu salgın hastalık, mümkün olan en az kayıpla atlatılmıştır.
Çanakkale Savaşı sırasında eşlerini ve babalarını cepheye gönderen Çankırı kadınlar ve çocukları boş durmamış, kurdukları “Kengırı Askere Yardımcılar Derneği” ile satın aldıkları yün ipliğini Ankara’daki 5. Kolordu tarafından ödenmek üzere iplik yapıp çorap örerek söz konusu Kolordu merkezine göndermişlerdir.
Çankırı Osmanlı İmparatorluğu dönemine ait sosyal ve siyasal tarihi için birincil derecede önemli kaynak, Çankırı Şer’iyye Sicilleri’dir. Halen Ankara Milli Kütüphane’de bulunan söz konusu Şer’iyye Sicilleri 76 defterden oluşmakta ve h. 1063-1330 (1653-1914) yıllarını kapsamaktadır. Çankırı Şer’iyye Sicilleri’nin transkripsiyonunun yapılması ve bugünkü dilimize çevrilmesi ile ilin tarihindeki bir çok karanlık nokta aydınlanmış olacaktır.

Mütareke ve Milli Mücadele

Mondros Mütârekesi imzalandığında Çankırı, Kastamonu vilayetine bağlı bir sancaktı. Gerek birinci dünya savaşı yıllarında gerekse milli mücadele döneminde savaşın doğrudan etkilerini yaşamadığı için, Çankırı’nın önemli bir yıkıma uğradığı söylenemez. Topraklarının verimsizliği ve ticaret yollarının dışında olması nedeniyle güçlü bir eşraftan yoksundu. İşsizlik yaygındı. Savaştan dönenlerin iş bulamaması, zaten yoksul olan halkı daha da yoksullaştırmıştır. Bu nedenle savaşı izleyen yıllarda eşkıyalık olayları oldukça artmıştı. Aynı dönemde, Merzifon’daki Amerikan Koleji merkezli olan ve Anadolu’nun kuzeydoğusunda bir Rum Pontus Devleti kurmayı amaçlayan örgüt Çankırı’da gizli çalışmalar yürütüyordu. Örgütün zaman zaman silahlı saldırılar yapması, dikkatlerin Çankırı üzerinde yoğunlaşmasına yol açıyordu. Kuracakları devletin Çankırı’yı içine alacağını ileri süren Pontusçular’ın o günlerdeki en önemli eylemi Ilgaz Dağı Doruk mevkiindeki jandarma karakolunu basmaları ve Jandarmaları öldürmeleriydi. Çankırı halkının büyük tepkisine yol açan bu olaydan sonra, Müslüman halkla Ermeni ve Rumlar arasında ciddi sürtüşmeler baş gösterdi.

Öte yandan Meclis-i Mebusan’ın dağıtılması ve milletvekillerinin sürekli göz hapsinde tutulmaları nedeniyle İstanbul’da çalışma olanağı kalmamıştı. Bu yüzden 1920 Mart sonlarında Anadolu’ya göç başladı. Bu arada 12 Mart 1920’de Mustafa Kemal bir genelge yayınlayarak olağanüstü bir meclis toplanması gereğini dile getirdi. Bütün il ve sancaklarda temsilci seçimi yapılmasını istedi. Seçilecek temsilcilerden oluşacak bu meclise, daha önce İstanbul Meclis-i Mebusan’ında görev alan milletvekilleri de davetliydi. Bu davete uyan çok sayıda milletvekili ve aydın İstanbul’u terk etmeye başladı. Bu yolculuk esnasında başlıca yol izleniyordu. Bunlardan birincisi Adapazarı Geyve-Düzce Bolu üzerinden Ankara’ya ulaşan karayolu, ikincisi de Şile– İnebolu deniz karayoluydu. İnebolu’da karaya çıkan milletvekilleri at sırtında Kastamonu’ya gidiyor, oradan da Çankırı’ya geçip bir iki gün konakladıktan sonra, Ankara’ya ulaşıyorlardı.
13 Nisan 1920 de başlayan birinci Düzce- Bolu ayaklanması, kısa sürede bölgenin benzer toplumsal özelliklerine sahip ilçeleri olan Gerede, Beypazarı ve Safranbolu’ya yayıldı. Ayaklanmanın Ankara’yı da etkileyebilecek bir boyuta ulaşması üzerine Mustafa Kemal 24 Nisan da, Bursa’da bulunan 20 nci Kolordu Komutanı Ali Fuat Paşa’ya şu telgrafı çekti:
“Ayaklanma, Safranbolu ve Çerkeş’e yayılmıştır. Karışıklığın Ankara’ya doğru geliştiği görülmektedir.Ankara’da faydalanılacak 700 kişi kadar kuvvet vardır. Oradan alacağınız azami kuvvetle Ankara’ya gelmeniz gerekmektedir. Yüksek cevaplarınızı makine başında, ivedi olarak beklemekteyiz.”
Bu arada Genelkurmay Başkanı İsmet (İnönü) Bey de 25 Nisan da Çankırı’ya gelen 58 nci Alay Komutanı’na bir telgraf çekti. 58 nci Alay’ın hızla Çerkeş’e giderek ayaklanmayı bastırmasını istedi. Bunun üzerine 58 nci Alay Çerkeş’e yürüdü. Dört gün sonra 29 Nisan’da Kastamonu Valisi Cemal Bey, ayaklanmanın sonucuna ilişkin olarak Ankara’ya şu bilgiyi verdi:

“Dışarıdan gelen bazı fesatçıların kışkırtmalarıyla Safranbolu’daki dükkanlar kapanmış, telgraf muhaberesi kesilmiş ve önceden oraya gönderilmiş olan jandarma takım komutanının vazifeden alıkonulmuş olduğu... Ayrıca, Çerkeş ve Safranbolu’ya gönderilen milli kuvvetlerin dün İlçelere olaysız girdiği ve her iki ilçede sıkıyönetim ilan edildiği...”
Çerkeş’teki küçük çaplı ayaklanmayı bastırdıktan sonra, 58 nci Alay 5 Mayıs’ta, Binbaşı Vasfi Beyin komutasında Gerede’ye yürüdü. Ancak, burada yoğun bir ateşle karşılaşan birlikler dağılarak Çerkeş’e çekilmek zorunda kaldılar. Ertesi gün, bu kez Kızılcahamam Müfrezesi’nin düzenlediği bir saldırı Gerede önlerinde yine bozguna uğradı. Durumun yeniden kötüye gitmesi üzerine, başarısızlıkları komutanların becerisizliğinde gören Mustafa Kemal, Geyve’ye gelmiş bulunan Ali Fuat Paşa’ya yeni bir telgraf çekti ve acele önlem alınmasını istedi:
“Ayaklanma durumunun önemini hakkıyla tahmin edeceğinize eminim. Kızılcahamam ve Çerkeş istikametlerinde, sonradan yeni bir şiddetle genişleyen ayaklanma Ankara’yı dışardan da tehdit edecek bir durum almıştır. Ankara, Keskin ve Haymana gibi civarı ile beraber; ancak maddi baskı altında kendisini gösteremeyen bir fesat yuvası bulunduğu muhakkak olduğundan, bugün Ankara, yani bütün milli varlık, tehlike altında sayılmak gerekir. Konya ayaklanması’nı da ayrıntılarıyla bilmektesiniz. Bundan dolayı, her şeyden önce, Ankara’da tam anlamıyla güvenlik sağlamak için, bu fesat alanını çevreleyen Safranbolu–Çerkeş–Kızılcahamam–Beypazarı– Mudurnu–Geyve hakkında savunmaya geçilmesi gerekmektedir.bir defa bu durum tespit edildikten sonra, ayaklanmanın yok edilmesi için esaslı tertipler düşünülebilir. Bundan dolayı Adapazarı’na taarruzdan vazgeçebilir. Sizin, Geyve’den ayrılmanızda bir sakınca yoksa, bütün bu işleri bizzat idare etmek üzere Ankara’ya şeref vermeniz uygun olur.”

Mustafa Kemal’in bu telgrafı üzerine, Ali Fuat Paşa ayaklanmayı bastırmakla görevli birliklerin başına geçti; Çerkez Ethem güçlerinin de bu birliklere katılımıyla Düzce–Bolu Ayaklanması 1920 Mayıs sonlarında bastırıldı.
Aynı yıl 19 Temmuz’da patlak veren İkinci Düzce Ayaklanması sırasında 58 nci Alay’a bağlı birliklerin Çerkeş’te bulunması nedeniyle, İlçede herhangi bir olay meydana gelmedi. Tersine buradaki birlikler Gerede Ayaklanması’nın bastırılmasında önemli bir rol oynadılar.
Doğrudan işgal görmediği ve işgal bölgelerinden de oldukça uzak olduğu için, Çankırı’da işgale karşı örgütlenmeler, ancak, Mayıs 1920 den sonra gerçekleştirildi.

Çankırı ve yöresi Milli Mücadele günlerinde, doğrudan işgale uğramamış olmasına karşı yoğun askeri etkinliklere sahne olmuştur. Bu dönemde Çankırı deniz yoluyla yapılan ulaşım ve taşıma işlerinde önem kazandı. Deniz yoluyla İnebolu Limanı’na gelen Osmanlı ordusu subay ve erleri, burada oluşturulan bir ulaştırma örgütünce önce Kastamonu’ya oradan da Çankırı yoluyla Ankara’ya Batı Cephesi’ne gönderiliyordu. İstanbul’da Kuvvayyı Milliye örgütünce gönderilen silah ve cephanelerin taşıma işi de aynı yolla yapılıyordu. Giderek, buradaki lojistik etkinlikler yoğunlaştırıldı ve 02 Şubat 1921 de Çankırı da bir Menzil Nokta Komutanlığı kuruldu. Ulaştırma ve taşıma işleri de bu komutanlık aracılığıyla yürütülmeye başlandı.
Çankırı’daki lojistik etkinlikler, Sakarya Savaşı sırasında daha da büyük bir önem kazandı. Nitekim, 25 Ağustos 1921 de Çankırı’da bir hafta içinde 1.000 yataklık bir askeri hastane kuruldu. Çevre halkın yardımlarıyla donanımı tamamlanan hastanede, cepheden gelen yaralıların bakımı yapılıyordu. Çankırı’nın bu işe ön ayak olması öbür illerin halkını da harekete geçirdi ve kısa zamanda cephe gerisinde önemli bir lojistik ve sağlık hizmetleri ağı kuruldu.
05 Mart 1922 de ise, Çankırı’da oluşturulan bir “amele taburu” na yol ve köprüler onartıldı. Kışla ve menzil yapımlarında da kullanılan bu tabur, askerlik çağını geçirenlerden ve sakatlardan oluşuyordu. Tabur, Büyük Taarruzdan sonra dağıtıldı

ATATÜRK ÇANKIRI'DA

Atatürk 23 Ağustos 1925 günü sabahın erken saatlerinde yeni bir Anadolu gezisine çıkıyordu. İki otomobil hazırlanmıştı. Birine Atatürk, Kütahya Milletvekili Nuri (Conker) Rize Milletvekili Fuat (Bulca), ötekine Cumhurbaşkanlığı Genel Sekreteri Tevfik (Bıyıklıoğlu), Başyaver Rusuhi, Yaver Muzaffer (Kılıç), Muhafız Birliği Komutanı İsmail Hakkı (Tekçe), Özel Kalem’den Lütfi Bey bindiler. Yaverler ve İsmail Hakkı (Tekçe) nın dışında herkes sivil ve şapkalı idi. Bu gezinin özelliği de Kastamonu ve İnebolu’da Şapka Devrimini fiilen başlatmaktı.
Yolda Kalecik’e uğradılar. Tüney Hanı’na geldikleri zaman Çankırı Valisi Cemil, Çankırı Milletvekillerinden Talat, Ziya ve Rifat beyler, Çankırı Belediye Başkanı ve daha başkaları Atatürk’ü karşıladılar. Öğleye doğru Çankırı’ya giriyorlardı. Çankırılıyı, başı açık, elindeki panama şapkasını selam duran askeri birliği, öğrencileri ve binlerce Çankırılıyı, başı açık, elindeki panama şapkasını sallayarak selamladı. Atatürk’ü şapkalı ya da başı açık görenler, başlarına el atıyor, fes, kalpak ne varsa çıkararak ellerine alıyor, Atatürk’ü başları açık selamlıyordu.
Yolu üzerinde kurbanlar kesilir, toplar atılırken Atatürk doğruca Çankırı Belediyesi’ne geldi. Buzlu ayranlar içilirken hoşbeşler yapıldı. Atatürk o gün çok neşeliydi. Çankırı’da, Kastamonu gezisi dönüşünde bir gün kalacaktı. Hep birlikte Kurtuluş Kız Okulu’na geldiler. Öğle yemeği burada hazırlanmıştı. Yemekten sonra, saat 13.30’da hemen otomobillere bindiler. Kastamonu’ya uğurladılar.

Kastamonu Dönüşü Yine Çankırı’da

31 Ağustos 1925 Pazartesi günü öğleden sonra saat 17.00’de tekrar Çankırı’ya giriyordu. İlk geldiği gün başını açan halk, şimdi bezden, keçeden diktikleri şapkalarla Atatürk’ü karşılıyordu. Binlerce karşılayıcı arasında başı fesli kalpaklı hemen hemen hiç kimse yoktu. Şapka bulamayan başı açıktı.

Çiftçiler bir kağnı arabasını başaklar, kırmızı–beyaz kurdelelerle süslemiş, karşılamaya çıkmışlardı. Aşar vergisi kalktığı için Atatürk’e şükran duyguları sonsuzdu. Atatürk onlara:
- Aşar kalktığı halde uygulamada sıkındı var diyorlar, doğru mu? diye sordu.
- Hayır Paşam, çok memnunuz, diye karşılık verdiler.

Atatürk’ün Kastamonu’daki “Şapka Gezisi” 23 Ağustos 1925 ten 31 Ağustos 1925 Pazartesi gününe kadar sürmüş, gezi her yönüyle başarılı olmuştu. Atatürk, vatandaşların coşkun gösterilerinden, şapkayı, en ufak bir tepki göstermeksizin hemen benimsemelerinden çok memnundu. Devrim Atatürk’ün bir işaretiyle kendiliğinden oluvermişti. Daha hiçbir emir verilmeden halk terzilerine harıl harıl şapka, kasket diktiriyor, bulamazsa başını açıyordu. Yeryüzünde hiçbir devrim, bu kadar içtenlikle, anlayışla, isteyerek ve bilerek yapılmamıştı. Halka şapkayı alıştıra alıştıra, önce memurlardan başlayarak giydirelim diyenler aldanıyordu. Halk, Kastamonu ve Çankırı gezisiyle birlikte, şapkayı çoktan giymişti. Yeter ki siz ona giyeceği şapkayı bulunuz.

Hükümete geldikleri sırada bir İskilip Heyeti Atatürk’ü ille de İskilip’e götürmek istiyordu. Atatürk: (Sevgili İskiliplilere teşekkürlerimi ve selamlarımı götürünüz. Gezimi uzatmaya imkân kalmadı. Başka bir zamana...) dedi. Söz şapkadan, giyimden açılmıştı. Atatürk;
- Kıyafeti, medenî bir şekle dönüştürmek için kanun falan gerekmez. Millet karar verir, yapar. Yalnız bir Diyanet İşleri Reisi, buna bağlı müftü, imam ve hatipler vardır. Bu sınıfa ait özel kıyafeti tanırız. Bu işlerle görevli olmayanların aynı kisveyi giymeleri doğru değildir. Bu gibilerini kimse tanımaz ve kabul etmez. dedi.
Atatürk, Hükümet Konağında daire müdürleri ve memurlarını ayrı ayrı tanıyarak, ellerini sıktı. Görevleri ile ilgili sorunlar sordu. Sağlık Müdürü’ne:
- İlin sağlık durumu nasıldır? Derken, Tapu Müdüründen de tapu ve kadastro konusunda bilgiler alıyordu. Akşam olmuştu. Çankırı Ortaokulu üst katı Atatürk ve birlikte olduğu konuklar için hazırlanmış, dayanıp döşenmişti. Atatürk ortaokula geldiği sırada Tahsin Nahit (Uygur) bir hoş geldiniz konuşması yaptı. Atatürk bu konuşmaya şu karşılığı verdi:
- Çok derin, çok samimî duygularınıza teşekkürler ederim. Beni çok sevdiğinizi, bana çok güvendiğinizi, işaret ettiğim hedeflere bütün varlığınızla yürüyeceğimizi söylüyorsunuz. Benim buna verebileceğim cevap şudur ki: Ben güven ve saygıya hak kazanacak başarılar göstermişsem, o da sizlerin yardımlarıyla olmuştur. Güveninize yürekten inanarak, millî görevimde muhtaç olduğum gücü ve yetkiyi sizden alıyor, sizde buluyorum. Bahtiyarlığımı Çankırı’nın sevgili halkının karşısında yüksek sesle ifade ediyorum.
Sonradan, 1945 yılında, Çankırı’nın en büyük meydanında elinde şapka ile dikilen Atatürk Heykeli’nin kaidesinde yerini alan bu sözler, o akşam herkesi coşturmuştu. Fener Alayı ise Çankırı’ya, Çankırı’nın unutamayacağı bu mutlu geceye ayrı bir güzellik katıyordu.
1925 yılının 1 Eylül sabahı...
Atatürk, Çankırı'dan Ankara'ya dönüyordu.
(Atatürk Çankırı'da yazısı Mehmet Önder'in "Atatürk Yurt Gezileri" isimli kitaptan alındığı, 1998 yılı Çankırı İl Yıllığında belirtilmiştir.

ÇANKIRI TARİHİ www.cankiri.gov.tr sitesinden alıntı yapılmıştır.
 
  Bugün 55 ziyaretçikişi burdaydı!
Masa üstü Manzara Resimleri

kitaba ulaşmanın en kolay yolu



OTURDUĞUNUZ YERDEN TÜRKİYEYİ GEZİN

  • isocomblogcu


    facebook.Giriş

  • YÜZ TEMEL ESER DEVLETİN KISAYOLU

    AGAÇLAR-NET




    Süs Bitkileri ve çiçek Bakımı

     
     
    Bu web sitesi ücretsiz olarak Bedava-Sitem.com ile oluşturulmuştur. Siz de kendi web sitenizi kurmak ister misiniz?
    Ücretsiz kaydol